Özgür ALTIN/ANKARA

Korona Virüs Salgını tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hastanelerin pandemi olarak hizmet vermesine neden oldu. Bu kapsamda bazı hastalıklara geçici olarak müdahale edilemedi. Ancak hekimlerimiz vatandaşların tüm sorunlarına cevap vermek için özverili olarak çalışmaya devam etmekte.

Bu kapsamda pandemi döneminde kardiyoloji alanında hangi durumlarla karşılaşıldığını Doç. Dr. Sercan Okutucu gazetemize aktardı. Özellikle kalp, hipertansiyon gibi hastalıklar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Okutucu hipertansiyonun ülkelerin gelişmişliğine göre değişiklik gösterebileceğini aktardı. Okutucu: “Aslında hipertansiyon sıklığı ülkelerin gelişmişliği ve ekonomik gelirlerine göre değişir. En sık hipertansiyon %35 ile Afrika kıtasında görülmektedir.” dedi.

TÜRKİYE BİRİNCİSİ BİR HEKİM

Doç. Dr. Sercan Okutucu tıp alanında aldığı eğitimi aktararak yüksek başarı ile mezun olduğunu ve kalp hastalığı alanında çalışmalar gerçekleştirdiğini açıkladı. Okutucu: “ Son 6 yıldır Ankara’da özel bir kurumda kardiyolog olarak çalışmaktayım. Hacettepe Tıp Fakültesinden 2006 yılında birincilikle mezun oldum. Aynı yıl Tıpta Uzmanlık Sınavında Türkiye birincisi oldum. Hacettepe Kardiyoloji Anabilim Dalında 2011’de uzmanlığımı tamamladım ve 2017’de kardiyoloji doçenti oldum. Son 2 yıldır İsviçre’de Zürih Üniversitesi’nde kapak hastalıkları doktoramı yapmaktayım.” dedi.

HİPERTANSİYON VAKALARINDA ARTIŞ VAR MI?

Son zamanlarda Korona Virüs Salgını nedeni ile bir çok vatandaşın hastanelere gelmekten çekindiğini ancak pandemi hastanesi olmayan yerlerde diğer hastalıklara bakıldığını belirten Okutucu sözlerine şöyle devam etti; “ Hipertansiyon tüm dünyada sıkça görülen hastalıkların başında gelir. Son zamanlarda hipertansiyon sıklığında giderek bir artış mevcuttur. Aslında hipertansiyon sıklığı ülkelerin gelişmişliği ve ekonomik gelirlerine göre değişir. En sık hipertansiyon %35 ile Afrika kıtasında görülmektedir. Hipertansiyon, ülkemizde yaklaşık 15 milyon kişide görülmektedir. Bu hastaların sadece %5i etkin bir tedavi ile tedavi edilmektedir. Ayrıca, dünya genelinde hipertansiyon sıklığı son 30 yıl içinde 2 kat artmıştır.” dedi.

‘SESSİZ DÜŞMAN HİPERTANSİYON’

Hipertansiyonun aslında sessiz bir düşman olduğunu belirten Okutucu, zamanında müdahale edilmezse diğer sistemlere de zarar verebilecek bir hastalık olduğunu vurguladı. Hipertansiyonun tanımını yapan Okutucu: “ Damarın içindeki kanın damar duvarına yaptığı basıncın yüksek olmasına hipertansiyon denir. Uzun dönemde kanın damar duvarlarındaki etkisi damarın iç yüzeyinde hasara yol açar. Hipertansiyon, uzun süre belirti vermeden böbrek, beyin, kalp ve damar sistemine verebileceği hasar nedeniyle “sessiz düşman” olarak da bilinir. Sistolik kan basıncı büyük tansiyon; diyastolik kan basıncı da küçük tansiyondur. Erişkin bir bireyin dinlenme durumundayken normal sistolik kan basıncı en yüksek 120 mmHg, normal diyastolik kan basıncı ise en yüksek 80 mmHg olmalıdır.

Hipertansiyon tedavisi için öncelikli olarak hastaların sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri gerekir. Hipertansiyonu olan hasta ideal kilonun üzerindeyse ideal kilosuna dönmesi için dengeli bir beslenme programı uygulaması önerilir. Tuz tüketimi kısıtlanır ve meyve, sebze tüketimi artırılır. Doymuş yağ oranı yüksek gıdalar diyetten çıkarılır. Alkol ve sigara kesinlikle bırakılmalıdır. Hipertansiyonu olanların düzenli egzersiz yapması, kan basınçlarının düzenlenmesini sağlar. Yaşam tarzındaki değişikliklere uyum sağlayamayan ya da değişikliklere rağmen kan basıncı düşürülemeyen hastalara ilaç tedavisi verilir.” dedi.

KORONA VİRÜS VE KALP SAĞLIĞI

Korona Virüs Salgını döneminde vatandaşların en çok sorduğu sorulardan biri de salgının kalp sağlığına etkisinin olup olmadığı. Bu konuda bilgi veren Okutucu şunları kaydetti; “ Korona Virüs enfeksiyonu yani Covid-19, kalp sağlığını belirgin şekilde etkiler. Korona Virüs enfeksiyonu kalp hastalığı olan kişilerde daha ağır ve ölümcül seyreder. Kalp hastalığı olan kişilerde Korona Virüs damar içi iltihap sürecini arttırarak damar içi pıhtı oluşması, yeni kalp krizlerini tetiklemesi gibi yollarla  ölümlere neden olabilir. Buna ek olarak Covid-19 önceden kalp hastalığı olmayan kişilerde de, kalp damarlarının içinde iltihabi süreç veya kalp kaslarında iltihabi süreç olan miyokardit dediğimiz hastalıkları tetiklemek yoluyla da kalp hastalığına neden olabilir.” dedi.

Başta kalp hastaları olmak üzere herkesin istisnasız maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyması gerektiğini vurgulayan Okutucu sözlerine şöyle devam etti; “ Covid-19’a karşı kalp hastalarının veya hipertansiyon hastalarının  maske takmaları, sosyal mesafe ve hijyen koşullarına dikkat etmeleri çok önemlidir. Hastaların ilaçlarını aksatmadan kullanmaları gerekmektedir. Sık sık elleri yıkamak şart. Bağışıklık sistemini güçlü tutmak için düzenli uyku, sağlıklı beslenme, aşırı alkol tüketimini azaltma, sigaradan kurtulmak ve düzenli egzersiz yapmak çok önemlidir.”

KORONA SONRASINDA KALP, DAMAR VE AKCİĞERLERİN DURUMU

Korona Virüs Salgınına yakalanan ve iyileşen vatandaşlarda kalıcı herhangi bir rahatsızlığın olması durumu hakkında da bilgi veren Okutucu şunları söyledi; “ COVID-19’a ilişkin en çok merak edilenlerin başında, hastalığı atlatan veya yoğun bakım tedavisi gören hastaların akciğerlerinde ve diğer organlarında kalıcı hasar olup olmayacağı sorusudur. Hastalık tüm dünya için yeni bir durum ve  şu an için insan vücudu üzerindeki uzun vadeli etkileri konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Küçük ölçekli çalışmalarda COVID-19  sonrası gerek akciğerde gerekse kalpte kalıcı bir takım hasarlar olabileceği belirtiliyor. Fakat COVID-19 hastalığının kalp ve akciğerler üzerine uzun dönemde olumsuz etkilerini araştırmaya yönelik büyük ölçekli çalışmalar henüz devam etmektedir.”

UZAKTAN AFRİKALI HEKİM ADAYLARINA EĞİTİM

Gelişmemiş ülkelere yardım etmek için bir eğitim projesi başlattıklarını ifade eden Okutucu gerçekleştirdikleri program hakkında bilgi verdi. Okutucu: “ Bildiğiniz gibi bu COVID-19 pandemisi hayatımızı bir çok açıdan etkiledi.  Bunlardan biri de eğitim. Bu nedenle eğitim yönünden birçok aktiviteyi internet üzerinden yapmaya başladık. Bunları giderek artan bir sıklıkla yaptıkça acaba biz Afrika’daki meslektaşlarımızla, doktor arkadaşlarımızla, son sınıf tıp öğrencileriyle bir şey yapabilir miyiz diye düşündük. Nelson Mandela’nın sözü olan dünyayı değiştirmek için kullanacağınız en güçlü araç eğitimdir noktasından hareket ettik ve aklımıza bu fikir geldi. Online eğitim konusu olarak elektrokardiyografiyi (EKG) seçtik. EKG kalbin damarsal hastalıkları, elektriksel sisteminde olan problemleri saptamamıza yarayan sıkça kullanılan bir yöntem. Gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan birçok ülkede, birçok kurumda herkesin elinin altında olan bir yöntem. Dolayısıyla böyle bir eğitimle pek çok insanın hayatına dokunmanın mümkün olabileceğini düşündük. Bahsettiğimiz bu projemiz bizim kendi aramızda kurduğumuz bir online bilimsel aktivite yapan Online Kardiyoloji Kulübü’nün projelerinden sadece biri. Bu oluşumda Dr. Nurbanu Bursa, Dr. Alper Karakuş ve Dr. Duygu Koçyiğit’in büyük payı var bundan dolayı kendilerine çok teşekkür ederim.” dedi.

‘ÜLKEMİZDE YÜKSEK STANDARTLARDA YAPILMAKTA’

Yurt dışında eğitim gören hekim adaylarına online olarak destek olduklarını ve Türkiye’nin sağlık alanında yüksek standartlarda olduğunu ifade eden Okutucu sözlerine şöyle devam etti; “Türkiye’nin kardiyoloji alanında çok iyi bir yerde olduğunu düşünüyorum. Amerika’da ve Avrupa’da yapılan çoğu işlem ülkemizde yüksek standartlarda yapılabilmektedir. Değerli hocalarımızdan öğrendiğimiz bilgi ve deneyimlere günümüz olanaklarının getirdiği avantajları da ekleyen bilimsel olarak çok aktif ve dinamik bir yeni nesil geleceğini düşünüyorum.”

Sağlık turizmi konusunda da Türkiye’nin önemli bir noktada olduğunu ifade eden Okutucu şunları kaydetti; “ Sağlık turizmi konusuna gelince, ülkemizde birçok akredite olmuş uluslararası standartlarda sağlık kuruluşu bulunmaktadır. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere özel, kamu ve üniversite hastaneleri yüksek teknolojilerle donatılmıştır. Türkiye’de birçok hastanede ileri kardiyolojik işlemler ve kalp damar ameliyatları yapılabilmektedir. Dolaysıyla sağlık turizmi açısından iyi sayılabilecek bir noktadayız.”

‘HİJYENE DİKKAT EDİYORUM’

Korona Virüs Salgını en çok sağlık çalışanlarını etkiledi. Bu kapsamda maske, mesafe ve hijyen kurallarına özen gösterdiklerini ifade eden  Okutucu hijyene dikkat çekti. Okutucu: “COVID-19 pandemisi nedeniyle olağanüstü günler yaşamaktayız. Sağlığın kazanılması ve korunması için sağlık çalışanları olarak büyük bir emek veriyoruz. Bununla birlikte yüksek risk altındayız.  Bir sağlık çalışanı olarak maske başta olmak üzere kişisel koruyucu ekipmanları kullanıyorum ve hijyene dikkat ediyorum. Poliklinik şartlarında hasta baktığım zaman cerrahi maske takıyor, gözlük kullanıyor ve eldiven takıyorum. Özellikle el temizliğine dikkat ediyorum sıkça ellerimi yıkıyorum ve alkol bazlı el antiseptiği kullanıyorum. COVID-19 şüphesi olan hastaları tedavi ederken enfeksiyon riskini en aza indirmek için  önlük, siper, eldiven ve N95 tıbbi maske kullanıyorum. Sosyal yaşamdaysa uygun bir şekilde maske takmaya, sosyal mesafeye dikkat etmeye ve sıkça el yıkamaya özen gösteriyorum.” dedi.

‘İŞİMİZİN MERKEZİNDE İNSAN VAR’

Sağlık sektörünün fedakarlık gerektiren bir meslek olduğunu ve yeni hekim adaylarının bunu gözeterek özveri ile çalışması gerektiğini aktaran Okutucu sözlerine şöyle devam etti; “ Hekimlik insanlık tarihinin en eski ve en kutsal mesleklerinden biri ayrıca çok fedakarlık gerektiriyor. Genç meslektaşlarıma ilk önerim insanı sevmek. Bizim işimizin merkezinde insan var ve yoğun bir şekilde sosyal iletişim içeriyor. Hiç tanımadığınız insanların ailesinden biriymiş gibi oluyorsunuz ve onlarla birlikte gerektiğinde önemli kararlar vermeniz gerekiyor. Bir insanın en değerli şeyi olan hayatına dokunmak ve başarılı bir şekilde tedavi etmenin maddi olarak karşılığı yok.

Genç meslektaşlarıma diğer bir önerimse tutkuyla çalışmak ve birbirimizden ilham almak. Sağlık alanında sürekli bir değişim var ve yeni bilginin sınırı yok. Sürekli güncel bilgileri takip etmemiz ve kendimizi yenilememiz gerekiyor. Bununla birlikte çevremizdeki meslektaşlarımızla birlikte işbirliği içinde  hareket etmemiz, birbirimizden ilham almamız ve deneyimlerimizi paylaşmamız gerekiyor. Ancak böylece hastaların hayatına dokunduğumuz gibi birbirimizin hayatına da olumlu etkilerimiz olabilir ve ortak amaç olan insan sağlığına hizmet edebiliriz.”